Gustave Lansonun alaninda kurucu bir vasfa sahip bu eserinin en temel ve önemli tarafi, edebi bir metne nasil yaklasilmasi gerektiginin yolunu ve yöntemini belirgin cizgilerle gösteriyor olmasi. Onun yönteminin temel karakteri hem tek tek edebiyat eserlerinde hem de bu eserlerin meydana getirdigi edebiyat tarihi toplaminda insan unsurunu dikkate almasidir. Bu yöntem sayesinde tarih ile edebiyat tarihinin farki, diger bilimlerin edebiyat tarihindeki yeri hakkinda fikirler ifade edilebilir, bir edebi eser degerlendirilirken yazarin sahsiyeti, cevresi gibi özellikleri bir cözümleme yöntemi olarak kullanilabilir. Eserin varligindan haberdar olmakla baslayan degerlendirme süreci, eserin özgünlügünün cesitli yöntemlerle ortaya cikarilmasi, saheserlerin nasil saheser oldugu, dahi yazar ve eseri arasinda nasil bir iliski oldugu hakkinda cevaplar aranilmasiyla devam eder. Edebiyat tarihi, edebiyatin hayat ile olan münasebetlerini ifade etmekle tamamlanir; burada edebiyat tarihi, sosyolojiyle de bulusur.
Türk edebiyati acisindan bakildiginda Mehmed Fuad Köprülünün ilk olarak 1913 yilinda Bilgi Mecmuasinda yayinlanan ve alanindaki ilk calismalardan olan Türk Edebiyati Tarihinde Usl adli makalesinin en temel kaynagi Lansonun Edebiyat Tarihinde Usl calismasidir.
Edebiyat Tarihinde Uslü Fransizcadan dilimize kazandiran Yusuf Serif Kilicelin ifadesiyle bu eser, edeb bilginin ve edebiyat tarihinin en ilm ve en güzel tarifidir. Ayrica Lansonun bu calismasi manev ilimlerin rolünü kavramak ve sinirlarini bilmek isteyenlerin icin de önemli bir kilavuz kitaptir.